3 Haziran 2011 Cuma

ŞŞŞŞŞ... 1 2 3

Bir tribün sevdalısı, günce tutmaya başlasaydı ilk yazısı coşkulu bir "üçlü" kıvamında olmalıydı. En azından benim hayalimde; amigonun gözlerindeki parıltıyı, taraftarın bir bütün halinde omuz omuza duruşunu anımsatacak ilk yazımı yazmak var.

1- Peki nedir bu "üçlü" mevzusu?
2- İnsanları bu denli çeken yanı ne?
3- Neden bir İngiliz taraftarının aklında, onca marşın, onca tezahüratın arasında, sadece o tarif edemediği "üçlü" kalıyor?

İlkokuldayken sınıflar arası maçlar yapardık. Ben güzel top oynayamazdım. Yapabildiğim şey ise sınıfımın takımını desteklemekti. Bazen okul bahçesinin bir köşesinden, bazen de sınıfın penceresinden. Benim gibi güzel top oynamayı beceremeyenler için yapılacak tek şey buydu. Bu destekleme işinin de bir ekip işi olduğunu farketmemiz hiç zor olmadı. Çünkü hafta sonu oynanan maçları bizler de izliyorduk. O yaşın verdiği bir gözlem yeteneği olsa gerek, tribünlere renk veren pankart, tezahurat, marş gibi materyalleri gözlemleyip, kendi sınıfımızın takımını desteklemek için kullanma çabasına giriyorduk. Birinci sorumun cevabı, özetle, çocukluğumuzda gözlemlediğimiz ve o dönemden kalma bir eylemdir "üçlü"...

İkinci sorumun cevabı: Çocukluğunda yapabildiğin her eylemi, yetişkin olduğunda da yapabilmek büyük cesaret ister. Fakat "üçlü" hayatının her döneminde yaşanabilecek bir duygudur tribünde. Bir insan, "üçlü" çektiği zaman farketmese de, içindeki o duygu çocukluktan öğrenilmiş, keşfedilmiş bir duygu. Yaşı ne olursa olsun, yurdum insanı çocukken bir "üçlü" geçmişi yaşamıştır. Bu nedenle insanlar "üçlü" yü benimsiyor, kendilerine çok yakın hissediyor. Biz "üçlü" yü bu yüzden seviyoruz...

Son sorumun cevabı ise biraz manidar. Bu bahsettiğim İngiliz taraftarı ise bütün dünyaya ün salmış bir takımın, taraftar grubundan bir kişi. Adamın gözü uluslar arası kupalarda, biz ise gruplardan çıkabilmenin hesaplarını yapar durumdayız. Nadir de olsa yabancı takımlarla yapılan maçlarda skor açısından başarılı olabiliyoruz. İşte o maçlardan bir tanesinde gerek takımın oyunu ile, gerekse tribünün havası ile adeta "bölünmez bir bütün" olmuştuk. Bu ingiliz taraftarı da, ona göre en çok ses getiren, hep bir ağızdan söylediğimiz, aynı anda zıpladığımız, "bölünmez bir bütün" olduğumuz bu "üçlü" ye takmıştı kafayı...